Ekonomi Böyle de Anlatılır

  1. Anasayfa
  2. Ekonomi Böyle de Anlatılır
  • Ekonomi Böyle de Anlatılır

    Ekonomi Böyle de Anlatılır

    İstanbul Arel Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi ve Ekonomist Dr.Ali Orhan Yalçınkaya ile röportajımız


      Siz hem Üniversitede öğrencilere ders veriyorsunuz, aynı zamanda da bir ekonomist olarak sitenizden de yayınladığınız gündeme yönelik yazılarınız var.  Farklı kitleler ile iletişimde deneyimlerinizden nasıl faydalandınız?  


25 yıl bankalar, aracı kurumlar ve portföy yönetim şirketlerinde çalıştım. İş hayatımın bir noktasında özel sektörde çalışmayı bitirip üniversiteye geçme planı vardı. “Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset sözü bir kez daha doğrulandı ve ben planladığımdan daha önce bu yola girdim.

 

Özel sektörün dinamikleri ile üniversitenin dinamikleri normal olarak çok farklı, ama finans, finans yöneticiliği konusundaki bilgi ve deneyimimi üniversitedeki öğrencilerime akıtarak iki farklı zemin üzerinde bir köprü kurduğumu düşünüyorum.

 

ODTÜ İktisat mezunuyum. İktisat eğitiminin bir bakış açısı ve analiz yetkinliği kazandırdığını görüyorum. Bir konuyu anlamak için mevcut veriyi nasıl kullanabileceği gösterilmiş bize. 25 yıla dönüp baktığımda her ne kadar finans sektöründe çalışmış olsam da bunları hep kullandığımı görüyorum.

 

 

      Hikayeleştirme günümüzde en çok fark yaratan alanlardan biri. Siz de ekonomiyi anlatırken ve blogunuzda yazarken hikayeleştiriyorsunuz ve daha akılda kalıcı hale getiriyorsunuz Buna başlarken nasıl başladınız, nasıl hikaye ve konunuz arasında bağ kuruyorsunuz?


 

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) baş ekonomistlik görevini yürütürken ekonomideki gelişmelerle ile ilgili güncellemeler yapıyordum. Bir verinin ne anlama geldiği, nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin bu yazılar doğası itibariyle mekanik ve teknik oluyordu.

 

Bir süre sonra mesaj trafiğinin içerisinde bu notların gözden kaçabileceğini düşünerek, yazılara ilgiyi çekmek için “çarpıcı” başlıklar atmaya başladım. Başlık ne kadar ilgi çekici olsa da içerik, metin dili yine teknikti.

 

Bunun üzerinden nasıl gelebilirim diye düşünürken, yazılarıma hikayeleştirmeyi uygulayabilir miyim diye düşündüm. Böylece ekonomiyi bir film, bir şarkı, bir kitap, bir şiir, bir eşya üzerinden anlatmaya başladım.

 

Çok zor bir yola girdiğimi biliyordum. Ekonomiye dair gelen bir veriyi yorumlamak çok kolay ama ona uygun bir hikayeyi bulmaktı asıl mesele, ama iyi bir kitap okuru olmam çok faydalı oldu. Bir hikaye ile başlayıp, ardından ekonomi ile ilgili gelen veriyi yorumlayıp sonunu da bunu hikayeye bağlayarak bitiriyordum.

 

Süreç kısaca böyle başladı diyebilirim.

 

Sonrası daha da ilginç bir hal aldı. Bir grup okur, derdi ekonomi olan bu yazıların hikayelerini çok sevdiğini belirtirken, bir grup ise gelen veriyle hikayeyi nasıl bağlayacağım merakıyla başından sonuna kadar okuduğunu söylüyordu.

 

Yazıya bir hikaye ile girdiğinizde karşı tarafın beyninde bir farkındalık yaratıyorsunuz aslındaBöylece okuyan arkasından gelecek olanları dinlemeye hazır hale geliyor.

 

https://www.birgunluk.net/

 

      Siz, pandemiden önce de üniversite derslerinizi online veriyordunuz, dijitalleşmeye çok önceden başladınız. Bu konuda biraz bize yaşadığınız dijitalleşme sürecinden bahseder misiniz? 

 

Doktoraya devam ederken yüksek lisans öğrencilerine uzaktan eğitim dersleri vermeye başladım. Sınıf ortamından doğal olarak çok farklıydı.

 

Nazım Hikmet, Bugün Pazar şiirinde

 

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün

bu kadar benden uzak

bu kadar mavi

bu kadar geniş olduğuna şaşarak

kımıldamadan durdum.

 

demesi gibi bir şaşkınlık haliydi halim.

 

Aklımdan geçen ilk şeylerden biri o an bana dışarıdan bakan birinin gözünde nasıl göründüğümdü. Sonuçta bir adam karşısına bir bilgisayar almış ona bakarak bir şeyler anlatıyor, konuşuyor. “Yazık, çok da gençmiş…” falan derdim herhalde.

 

Öğrencinin dilediği zaman, dilediği yerde izleyip dinleyeceği ders videoları bırakıyorduk sanal ortama sonuçta. Çoğu zaman karşınızda o anda kimsenin olmadığını bilerek bir şeyler anlatıyor, bir anlamda kendi kendime konuşuyordum.

 

Bir “delilik haliymiş” gibi anlattığıma bakmayın, çok severek yaptığımı fark ettim sonradan. Yine Nazım Hikmet’in dizeleriyle söyleyecek olursam:

 

Bu anda ne düşmek dalgalara,

bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.

Toprak, güneş ve ben...

Bahtiyarım...

 

Tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi sahneye çıkıp performans ortaya koyuyorsunuz ve o anda tüm ışıklar üzerinizde.

 

 

      Biraz da sizden ekonomiye yönelik bilgi alabilir miyiz? 2020 yılında sektörler nasıl etkilendi, beklenti nedir? En çok ve en az etkilenecekler hangileri? Kurumsal eğitim ve danışmanlık sektörünün gelişimin nasıl buluyorsunuz?

 

Biri çıkıp 2020 yılı böyle olacak dese gülerdik herhalde. Bütün planların, programların, hedeflerin çöpe gittiği bir yıl her şeyden önce 2020. Bundan bütün sektörler payına düşeni aldı, kimi az kimi çok. Örneğin turizm, lojistik, havacılık en fazla kaybeden sektörler oldu.

 

Deloitte’un Mart’ın hemen başında yapmış olduğu Covid-19 salgınında etkileşim değişimi ve tahmini toparlanma hızlarına ilişkin grafik aslında durumu net olarak ortaya koyuyor. Şu anda da buna uygun bir seyir söz konusu. Aşağıdaki grafikte sağ üst köşedeki grupta bulunan sektör ve/veya kategorileri bu dönemin kazananları olacak.



 

Eğitimin altında toparlayabileceğimiz uzaktan ve kurumsal eğitim sektörü de önümüzdeki dönemin kazananları olacağı şimdiden görünüyor. Hepimizin izole hayatlar yaşadığı ve bir süre daha (en azından aşı bulunana kadar) yaşayacağı bir dönemin eşiğindeyiz. Kurumsal hayatta “olur mu canım öyle şey?” diye küçümsenen yaklaşımların uygulanmak zorunda kalındığı, işlerin bu şekilde de yürüyebildiğine dair farkındalığın arttığı dikkate alındığında burada çok önemli fırsatlar, gelişmeler yaşanacağını düşünüyorum.


 Lukwise Bülten okuyucularına bir kitap önermenizi istesek neyi önerirsiniz?

 

Yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorum.

 

Mahir Ünsal Eriş’in ilk kitabı “Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde”

 Ve Ardından “Olduğu Kadar Güzeldik” isimli kitabını öneririm. Yanlış hatırlamıyorsam o kitabıyla da Sait Faik Hikaye Armağanı'na layık görülmüştü.

 

Öğrencilerime de önerdiğim,  Malcolm Gladwell’in – Outliers (Çizginin Dışındakiler) kitabını da ilave edebilirim.